
Bugün Dünya Hayvanlar Günü. Bizde genelde Hayvanları Koruma Günü olarak geçiyor. Hayvanları koruma anlayışının ötesine geçip insandan farksız canlar olarak kabul etmek için “haklara” vurgu yapmak gerekiyor bence, Hayvan Hakları Günü demek bana daha yerinde geliyor. Bu yüzden öncelikle Hayvan Hakları Yasası artık çıkarılmalı ve hayvanlara karşı şiddet ve istismar suç kapsamına alınmalı.
Hayvanları kontrol edebilen, yapılarını ve özelliklerini ihtiyaçlarına göre şekillendirebilen, hatta en vahşilerini bile kafeslere tıkabilen insanın, kendi dışındaki türleri “canlılar” değil mekanik varlıklar olarak gördüğü bir düzende yaşıyoruz. Doğanın düzeni bize yaşamlarımızın birbirine bağımlı olduğunu, bu yüzden yaşama hakkımızın eşitliğini hatırlatıp duruyor aslında. Pandemiye sebep olan koşullar bunu sert bir şekilde göstermedi mi? Bununla ilgili yazmıştım. Diğer canlıların yaşam hakkına müdahale etmek kendi yaşamımıza zarar vermek demek. Pandemiye gelene kadar, soframıza gelen genetiğiyle oynanmış tavuklar, antibiyotiklerle doldurulmuş büyükbaş hayvanlar, kirlettiğimiz denizlerin kirini midemize taşıyan balıklar birkaç örnek…
“İnadına Canlı” diyor ya Vandana Shiva kitabında, onu söylemek geldi içimden. Yaşama ortak olduğumuz tüm canlılar için inadına yaşam hakkı!








Yukarıdaki fotoğraflar Finlandiya ormanlarından. 22 yaşındaki Ossi Saarinen’in gözünden. Bir yazıda denk geldim, genç fotoğrafçıyla röportaj yapmışlar, saatlerce sabırla, ürkütecek büyük hareketler yapmadan ve ses çıkarmadan beklediğini, hayvanların normal yaşantılarına devam ettiklerini görünce ona güvendiklerini anlayıp fotoğraflarını çektiğini anlatmış. Avcılar da benzer cümleler kuruyorlar, ama güven kazandıktan sonra amaçları o yaşama son vermek… Bir tarafta ormanı anlamak için derin dinleyenler, diğer tarafta arkasından vurmak için ona sinsice yanaşanlar. İzlemekle gözetlemek arasındaki fark bu mu acaba?
Yaban hayatının estetik fotoğraflarına bakmak çoğumuzda nasıl bir his uyandırıyor? Ormanın içinde de kentlerdeki gibi topluluklar yaşadığını, yeme, içme, barınma, sosyalleşme gibi temel ihtiyaçları olduğunu bunlara bakınca anlıyor muyuz? Yaşam hakkının hepimizi eşit kapsadığını düşünüp empati kuruyor muyuz? Yoksa sadece bir dergi ya da takvim kapağındaki uzak diyarlara ait güzel manzara fotoğrafları olarak mı kalıyorlar?
Siz de avcılığın tamamen yasaklanması için başlatılan kampanyaya imzanızla destek olabilirsiniz. Bir canlının yaşam hakkını elinden almaya spor değil sadece cinayet denebilir…