Ulaşımda karbon salınımına dikkat çekmek için tasarlanan Avrupa Hareketlilik Haftası bu yıl 16-22 Eylül arasında gerçekleşiyor. Kentlerde fosil yakıtsız temiz ulaşım ve hareketlilik alanlarını teşvik etmek öncelikli amaç.

Bizde çevre dostu hareketlilik falan deyince ilk akla gelen bisiklet yolları yapmak oluyor, bu iyi bir şey tabii ama yaşadığım kentin yürümeye elverişli olması, bana “temiz”hareketlilik alanları sağlıyor olması da en az bunun kadar önemli. Kent denilen yerin doğanın dışında bir yermiş gibi düşünülmemesine, nefes alınacak yer diye düzenlenen yeşil alanların yapay bir peyzaj düzenlemesine mahkum edilmemesine, kentin doğasına tam da kentin merkezinde sahip çıkılmasına ihtiyaç var. Geçenlerde yurtdışından gelen bir arkadaşım kent merkezinde ne kadar az gölgelik yer olduğuna dikkat çekmişti. Sıcak bastırdığında dışarıdayken bir ağacın gölgesine denk gelince insan nasıl ferahlıyor, sıcaklık birden birkaç derece düşüyor. Buna rağmen kentlerde gölgesinde nefes alacağımız ağaçlar, her sene yeniden ekilmeye ve düzenli olarak sulanmaya ihtiyaç duymayacak şekilde gelişmiş, kendi kendine yeten yabani bir bitki örtüsü yerine daha çok mevsimlik çiçeklerle süslenmiş çim alanlar görüyoruz.

Kentlerdeki müdahalenin yarattığı doğayı bazı kaynaklar “ikinci doğa” olarak tanımlıyor. İkinci doğa, doğanın kentten uzaklaştırılması olarak değil, kendi kendine yeten döngüsüyle doğanın kentlerde yeniden açığa çıkarılması olarak düşünülmeli.🌳